Yaş :
Kayıt tarihi : 01/01/70
Mesaj Sayısı :
Yer :
|
Konu: KA-DER bu konuda da öyle diyebilecek mi? Çarş. Ara. 24, 2008 4:45 pm |
|
|
SİYASET ve KADIN Yerel seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte yükselen tansiyon siyasi partileri bir takım yeni açılımlar yapmaya yöneltiyor. Diğer taraftan kadın sivil toplum örgütleri de, Türkiye siyasetinde kadının temsil gücünün artırılabilmesi için ''kota uygulaması'' nın getirilmesini talep ediyor. Siyasi partilerin yeni arayışları arasında şüphesiz ki, en çok tartışılan ve gündemden düşürülmeyen CHP'nin çarşaf açılımı vardı. CHP' nin bu açılımını samimi bulmamakla beraber Türkiye'de yıllardır özellikle sol partiler tarafından kanatılan yarayı, başörtüsü sorununu çözümleyebilmek adına farklı bir kulvardan atılmış bir adım olarak görmek istiyorum. CHP' nin çarşaflı kadınlara rozet takması bir taraftan eleştirilirken diğer taraftan da desteklendi. ''Rozet takma yarışı yetmez, aday gösterme ve seçtirme yarışı istiyoruz!'' diyen Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği (Ka-Der) yetkilileri ve benzeri bazı kadın dernekleri ise kadınlar için siyasette kota uygulamasının gerekliliğini savunarak olayı başka bir boyuta taşıdılar. Kadınlara 5 Aralık 1934 yılında tanınan seçme ve seçilme hakkının 78. yıldönümünü kutlama gerekçesiyle basın açıklaması yapan Ka-Der yetkilileri ilginç bir sloganla kota isteklerini kamuoyuna duyurdu. Türkiye'nin birçok bölgesinde panolarda yer alacak olan ilginç afişte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Deniz ****** ve Devlet Bahçeli sarılarak poz veriyor. Siyasette kadınların kotasının artırılmasını hedefleyen ve ''Hepimiz Aynı Fikirdeyiz'' sloganıyla çıkan afişin altındaki açıklamada ise "Bu ilan yerel yönetimlerde yüzde 1'lik kadın oranına isyan eden ve siyasette görev almak isteyen kadınların isyanının hayal ürünüdür" yazıyor. Aslında Türkiye'de, bu tarz dernek ve kuruluşların siyasette fark edemediği ya da görmemezlikten geldiği, kota uygulamasından daha büyük bir sıkıntı yaşanıyor. Maalesef ki, tesettürlü kadınlar için seçilmek bir yana, seçilmişin başörtülü eşi olmak bile, bir kınanma vesilesine dönüşüyor. İşte bu, siyasette kadınlar için kota talebinden çok daha önce ortadan kaldırılması gereken bir ayrımcılıktır. Merak ettiğim konu, acaba bu dernekler, şu ana kadar haksızlığa uğrayan başörtüsü mağduru hemcinsleri içinde aynı oranda seslerini yükselterek tepkilerini ortaya koydular mı? Ya da yerel seçimlerde türbanlı bir aday gösterilmesi halinde oluşabilecek tepkilere karşı parti ve inanç farkı gözetmeksizin dik bir duruş sergileyebilecekler mi? Mesela Erdoğan, ****** ve Bahçeli yerine açık ve kapalı bayanlardan oluşan ve yine ‘’Hepimiz Aynı Fikirdeyiz’’ sloganını taşıyan bir afiş hazırlayabilecekler mi? Şu anda parlamentoda 50 kadın milletvekili var. Bunların 30’u Ak Parti’den, 10’u CHP’den, 8’i önce bağımsız, sonra DTP’den ve 2’si de MHP’den Meclis’e gelmiş bulunuyor. Tabiî ki Meclis'te bulunan bu vekillerin tamamı başörtüsüz. Şu soruyu kendimize sormamız gerekiyor! Acaba Meclis'te başörtülü görev yapmak serbest olsaydı, bu bayanların tamamı yine de başörtüsüzlüğü mü tercih ederdi? Türkiye'de kadının siyasette temsil gücünü tartışmanın yanı sıra, T.C. vatandaşı olduğu halde seçme hakkını kullanan fakat seçilme hakkını kullanamayan kadınların haklarını savunmak gerekiyor. Acaba Meclis’te başörtülü görev yapmak serbest olsaydı, bu bayan vekillerin tamamı yine de başörtüsüzlüğü mü tercih ederlerdi? Ya da siyasi partiler başörtülü aday gösterebilirler miydi? CHP çarşaflı hanımlarla meclise girebilir miydi? Belki de siyasi partiler, yakın geçmişte Merve Kavakçı örneği yaşandığı için, nasıl olsa sorun çıkar diye, başörtülü adayı peşinen göstermiyorlar. Belki de, seçilen bayan milletvekillerinden bazıları, normalde başörtülü oldukları halde, siyasete girerken başlarını açarak yola çıkıyorlar. Ama şunu biliyoruz ki; Türkiye’nin İsmet İnönü’ye rağmen Çankaya’da kültürünü ve inancını yaşatabilen Mevhibe İnönü gibi nitelikli kadınlara ihtiyacı var! Bülent Ecevit’in nezaketini bozarak “Bu kadına haddini bildirin” diye Meclis kürsüsünden bağırmalarını, dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, in “Ajan ve provokatör” yakıştırmaları altında kimliğini korumaya çalıştığı için ülkesinin vatandaşlığından çıkarılmayı göze alabilecek Merve Kavakçı’ lara ihtiyacı var.
Bu ülkede başındaki örtüsüyle çığır açabilen, inandığı değerler uğruna ömrünü adayan nice Şule Yüksel Şenler’ lere ihtiyaç var! Ancak kadının şekillendirdiği böyle bir sosyal siyaset anlayışıyla, Türkiye'deki kadınların doğru temsil edilmesini ve demografik yapısının doğru tahlil edilmesi sağlanabilir. Çünkü, mevcut konjöktürde siyasi yapı, kadınların kadınları kadınca temsil edebilmesine elverişli bir yapı değil� |
|