Yaş : 32
Kayıt tarihi : 11/12/08
Mesaj Sayısı : 369
Yer : Adana'Lı
|
Konu: Hacı Bektaşı VeLi Cuma Şub. 13, 2009 7:15 pm |
|
|
Gerçek ismi Seyyid Muhammed bin İbrahim Ata olan Hacı Bektaş-ı Veli Horasan'ın Nişabûr şehrinde 1281 senesinde doğdu. İlk eğitimini Şeyh Lokman-ı Perende’den aldı. Lokman-ı Perende Ahmed-i Yesevi’nin halifelerinden olup zahir ve batın ilimlerinde derin bilgilere sahipti. Bektaş Veli Lokman-ı Perende’nin gözdesiydi. Ve rivayetlere göre kendinde olağanüstü haller gerçekleşiyordu.
Hacı Bektaş-ı Veli eğitimini tamamladıktan sonra Anadolu'ya geldi. Halka doğru yolu göstermeye başlayan ve kıymetli talebeler yetiştiren Hacı Bektaş-ı Veli kısa zamanda tanınarak büyük rağbet gördü. Bu sırada Anadolu'da dini iktisadi askeri ve sosyal teşekkül olan ve kendisinin de bağlı olduğu "Ahilik Teşkilatı" ile büyük hizmetler yapan Hacı Bektaş-ı Veli ve talebeleri Osmanlı sultanları tarafından da sevildi ve hürmet gördü. Bu sıralarda kuruluş devrinde olan Osmanlı Devleti'nin sağlam temeller üzerine oturmasında büyük hizmetleri oldu. Sultan Orhan zamanında teşkil edilen “Yeniçeri Ordusu”na dua ederek askerlerin sırtlarını sıvazladı. Böylece Hacı Bektaş-ı Veli'yi kendilerine manevi pir olarak kabul eden Yeniçeri Ordusu manevi hayatını ve disiplinini ona bağladı. Hacı Bektaş-ı Veli asırlarca Yeniçeriliğin piri üstadı ve manevi hamisi olarak bilindi. Bu bağlılık ve muhabbet Yeniçerilerin sulh zamanındaki talimleri ve harplerdeki gayret ve kahramanlıklarında çok müsbet neticeler verdi. Bütün bunlar halk ile Yeniçeriler arasındaki yakınlığı kuvvetlendirdi. Yeniçeriler dervişler gibi cihad azmiyle dolu ve görülmemiş derecede kahraman ve fedakar oluşlarında bu hadiseler müsbet tesirler gösterdi. Yeniçerilerin; "Allah Allah! İllallah! Baş uryan sine püryan kılıç al kan. Bu meydanda nice başlar kesilir. Kahrımız kılıcımız düşmana ziyan! Kulluğumuz padişaha ayan! Üçler yediler kırklar! Gülbang-i Muhammedi Nûr-i Nebi Kerem-i Ali... Pirimiz sultanımız Hacı Bektaş-ı Veli..." diyerek savaşa başlamaları bunun manidar bir ifadesidir. Hacı Bektaş-ı Veli'nin Makalat adlı Arapça bir eseri vardır. 1338 senesinde vefat eden Hacı Bektaş-ı Veli'nin derslerini ve sohbetlerini takip ederek onun tarikatına bağlananlara tasavvuftaki usûle uyularak "Bektaşi" denildi.
Makalat'ın asıl nüshaları tetkik edildiğinde onun; İslam dinine sıkı sıkıya ve sağlam bir şekilde bağlı İslamiyete uymayan davranışlara şiddetle karşı çıkar.
ÖĞÜT “Tarikatın tasavvuf yolunun ilk makamı bir alime canı gönülden bağlanıp tövbe etmektir. Tövbe canı gönülden olan pişmanlıktır ve mutlaka yapılmalıdır. Tövbe ederken gözyaşı dökmelidir. Tövbeyi kabul edecek Allahü Tealadır. Tövbe ettikten sonra O'na tevekkül etmelidir. İkinci makamı talebe olmaktır. Üçüncü makamı mücahede nefse zor gelen nefsin istemediği şeyleri yapmaktır. Dördüncü makamı hocaya hizmettir. Beşinci makamı korkudur. Altıncı makamı ümitli olmaktır. Yedinci makamı şevktir ve fakirliktir. Marifetin birinci makamı edep ikinci makamı korkudur. Üçüncü makamı az yemektir. Dördüncü makamı sabır ve kanattır. Beşinci bakamı utanmaktır. Altıncı makamı cömertliktir. Yedinci makamı ilimdir. Sekizinci makamı marifettir. Dokuzuncu makamı kendi nefsini bilmektir." MENKIBE Hacı Bektaş-ı Veli her gün gelip şimdiki dergahının bulunduğu yere otururdu. Onu sevenler; "Galiba Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri burada bir dergah bina edilmesini istiyor o yüzden gelip buraya oturuyor" dediler. Daha sonra Hacı Bektaş-ı Veli'nin hizmetini gören Sarı İsmail'e Hacı Bektaş'ı sevenlerden biri buraya bir dergah yaptırmaya niyet ettiğini söyledi. Sarı İsmail de gelip durumu hocasına arz etti. Hacı Bektaş-ı Veli; "Ona söyle. Bir usta getirsin. Biz istediğimiz büyüklükte bir daire çizelim. Ayrıca yeteri kadar taş getirtip yonttursun hazır etsin." dedi. Sarı İsmail bu durumu o şahsa bildirince çok sevindi ve hemen bir mimar getirdi. Hacı Bektaş-ı Veli de kalkıp mübarek eliyle şimdiki dergahın bulunduğu yeri çizdi. O mimar da dergahın inşası için yetecek kadar taş getirtip yontturdu. Taşların yontulma işinin bittiği gecenin sabahı herkes dergahın yapılmış olduğunu gördü. Dergahı yaptıracak kimse derhal Sarı İsmail'in yanına gelip; "Ben bu binanın yaptırılması için usta getirdim taş getirdim ve yaptırma sevabına kavuşmak istedim. Fakat her kimse bir gecede yaptırmış." diyerek üzüntülerini belirtti. Sarı İsmail durumu derhal hocası Hacı Bektaş-ı Veli'ye bildirdi. Bunun üzerine Hacı Bektaş-ı Veli; "Ey İsmail! O beni sevene söyle bu dergahı zahirden birisi gelip yaptırmadı. Allahü Tealanın izni ile bir anda yapıldı. Sevabı yine onun amel defterine yazılmıştır." dedi. İsmail durumu derhal o kimseye bildirdi. O zat da Allahü Tealaya şükür secdesi yaptı. |
|